İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Gazze'deki insani duruma ilişkin yaptığı açıklamalarda "Bu bölgede kimse açlıktan ölmüyor" ifadelerini kullandı. Ancak bu beyanlar, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırırken Gazze'deki gerçek durumu sorgulayan birçok soru gündeme geldi. Uluslararası kuruluşların ve insani yardım örgütlerinin raporları, Netanyahu'nun iddialarının aksine, Gazze'de ciddi bir gıda krizi yaşandığını ortaya koyuyor. Peki, Gazze'deki durum gerçekten bu kadar iyi mi? İşte bu sorunun cevabını ararken, bölgedeki yaşananlarla ilgili bazı çarpıcı rakamlar ve tanık ifadelerine göz atacağız.
Bölgedeki insani durum hakkında birçok uluslararası kuruluş, Gazze'nin karşı karşıya olduğu açlık sorununun ciddiyetine dikkat çekmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) raporları, Gazze'de yaşayan insanların büyük bir kısmının gıda güvenliğinden yoksun olduğunu ortaya koyuyor. FAO verilerine göre, Gazze'deki nüfusun %70'inden fazlası, yeterli ve dengeli beslenememekte. Bunun yanı sıra, Gazze'de yaşayan her üç kişiden biri, sürekli olarak yiyecek bulmakta zorluk çekiyor. Bu durum, bölgedeki insanlar için ciddi sağlık sorunlarına yol açmakta, çocuklar arasında malnütrisyon oranları alarm verici seviyelere ulaşmış durumda.
Bölgedeki gıda sıkıntısını daha net anlayabilmek için yapılan bu tür araştırmalara ek olarak, yerel gazetecilerin ve insani yardım çalışmaları yürütenlerin gözlemleri de dikkate alınmalıdır. Örneğin, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından sağlanan bilgilere göre, Gazze'deki çocukların çoğu, günlük ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. UNICEF temsilcileri, "Gazze'deki çocuklar, gıda kıtlığı ile birlikte çocukluklarını yaşamakta zorlanıyor. PlayStation değil, bir dilim ekmek istiyorlar" şeklinde açıklamalarda bulunarak durumu daha da dramatize etmiştir.
Gazze'de yaşayanların bu durumu nasıl hissettiğine dair çok sayıda ifade ve tanıklık da bulunmaktadır. Gazze'de yaşayan Ahmet isimli bir baba, "Çocuklarımın karnını doyurmak için her gün başka yollar aramak zorundayım. Onlara yeterince gıda alamadığımız için üzülmekten başka elimden bir şey gelmiyor." diyerek hissettiği çaresizliği dile getiriyor. Ahmet'in durumu, birçok ailenin yaşadığı bir gerçeği yansıtıyor. Gazze'nin sokakları, gıda almak için uzayan kuyruklarla dolup taşıyor. İnsani yardım kuruluşlarının dağıttığı gıdalar adeta bir lütuf olarak görülüyor. Ancak bu yardımların sıklığı, kapasitesi ve dağıtım yöntemleri üzerine büyük tartışmalar yaşanıyor. Bazı aileler, bu yardımlardan faydalanabilmek için haftalarca sıra beklemek zorunda kalıyor.
Başka bir tanık, Meryem, "Günler geçtikçe, gıda bittiği için yaşamak daha da zorlaşıyor. Çocuklarım her gün 'Anne, karnım aç' diyor. Onlara nasıl cevap vermem gerektiğini bilmiyorum," diyerek yaşadığı duygusal çalkantıyı ifade etti. Bu türtanıklar, Netanyahu’nun açıklamalarıyla ne kadar çelişkili bir gerçeklikte yaşadıklarını ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, birçok NGO (Sivil Toplum Kuruluşu) ve insani yardım kuruluşları, bölgedeki gıda sıkıntısını gözler önüne seren raporları ile bu durumun ciddiyetine dikkat çekmekte.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun Gazze'deki durumla ilgili yaptığı açıklamalar, bölgedeki insani kriz ve açlık sorununu göz ardı etmektedir. Yerel ve uluslararası veriler, Gazze’de ciddi bir açlık sorunu yaşandığını açıkça gösterirken, bunları dile getirenlerin sesinin ne denli önemli olduğu ortadadır. İnsanların günlük yaşam mücadelesi ve gelecekle ilgili umutsuzlukları, bu durumu daha da trajik hale getiriyor. Gazze'deki açlık krizinin çözümü için uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiği bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Gelecekte, bölgede barış sağlanmadığı sürece bu tür insani sorunların devam edeceği aşikar. Böyle bir durumda, bölgedeki insanların sesi olmaya devam etmeli ve haklarının yok sayılmasına izin verilmemelidir.